Restorasyon ve BIM
Türkiye’de tarihi binaların restorasyonu için projelendirme ve yapılan projelerin onaylanma süreçleri çok fazla zaman almaktadır. Özellikle yapılan revizyonlar için geçen onay süreleri şantiyelerin uzun süre durmasına hatta ihalelerin iptal olmasına sebep olmaktadır. Bu sürecin uzamasının en büyük etkenlerinden bir tanesi proje, revize proje süresi ve onay sürecinin uzunluğudur. Elbette farklı etkenler de vardır.
Biz Softline olarak yazımızda BIM ile restorasyon,tadilat vb. uygulamaların aldığı zamanın nasıl minimalize edilebileceğini irdeleyeceğiz . Yeni binalarda yaygın olarak kullanılan BIM uygulamalarının restorasyona nasıl katkı sağlayacağına değineceğiz.
Ülkemizde tarihi bir yapının restorasyonunda genellikle restorasyon süreci şu şekilde ilerler:
Restore edilecek bir yapıda projelendirme süreci açılan ihale ile başlar. Bu ihale sonucunda kazanan firma röleve çalışmaları için manuel olarak ölçüler, fotoğraflamalar, videolar kullanabilir ve bununla birlikte lazer tarama teknolojilerinden birisi ile binayı tarayarak verileri bilgisayar ortamına aktarır. Projelerin yönetmeliklere göre iki boyutlu çizilmesi gerektiği için (ki asıl sorun burada başlıyor) lazer teknolojisinin üç boyutlu aldığı veriler iki boyutlu proje için kullanılır. Burada bir kıyaslama yapacak olursak; projenin durumuna göre bu iki boyutlu veri işleme süreci üç boyutlu bir BIM projesine göre çok daha uzun sürebilmektedir. (Kendi yapmış olduğumuz basit denemelerle çok katmanlı bina kalıntılarının çizilmesi gibi bir örnekte AutoCAD ile iki boyutlu bir proje çiziminin Revit ile üç boyutlu bir proje oluşturulmasına göre çok daha uzun sürdüğünü deneyimledik.) Bu durum tabiki farklı örneklerle farklı sonuçlar doğurabilir. Sonuç olarak proje süreci iki boyutlu rölevenin onay kuruluna sunulması ile sonuçlanır. Onay kuruluna giden projede çeşitli revizyon talepleri olur. Bu revizyonlar bazen küçük düzenlemeleri içerebileceği gibi genellikle çok büyük düzenlemeleri içermektedir. Revizyonların yapılabilmesi için bazen projenin baştan çizilmesi kadar hatta çok daha fazla enerji harcanması gerekmektedir. Üstelik tekrar kurula sunulan projenin onaylanmaması ve döngünün defalarca tekrarlanması söz konusu olabilir. BIM mantığı ile oluşturulan bir projede ise hem projenin süresi kısalır, hem de revizyonların süresi çok fazla kısalır.
Projelendirme süreci röleveden ibaret değildir, restorasyon ve restitüsyon projeleri de benzer süreçlerle kurula girmektedir. Sonuç olarak projeler ayrı ayrı incelenip onaylanmakta ve bahse konu revizeler hepsi için geçerli olmaktadır.
Projeler onaylandıktan sonra yaklaşık maliyet süreci başlamaktadır. Bu süreç de yine hem zaman alan hem de hata payı yüksek olan bir süreçtir. Zaman almasının yanı sıra restorasyon yaklaşık maliyetleri genellikle eksik ya da hatalı hesaplanır. Ayrıca uygulama süresince hem ihaleyi alan firma hem de idari yönetim birimi defalarca maliyet hesabını malzeme alımı, hakediş vb. konular için tekrar oluşturmak durumunda kalır. Bu sürecin BIM ile nasıl ilerleyeceğine kısaca değinecek olursak; tüm yapı elemanları ve detayların çizilmiş olduğu bir BIM projesinde maliyet hesabı dakikalar içerisinde yapılabilir ve çizilen projede bir hata yoksa maliyetin hata payı yoktur.
Maliyet hesabı yapıldıktan sonra yapılan ihale ile restorasyon uygulamalarına başlanır. Bu süre içerisinde çok fazla detay çözümü gerekmektedir. Tüm detay çözümleri için yeni çizimler yapılmaktadır. Uygulama esnasında karşılaşılacak farklı bir durumda projeler tekrar revize edilmekte ve ‘’as build’’ projeler çizilmektedir. Bu projeler için de yine çok fazla zaman ve enerji sarf edilmektedir.
Restorasyon uygulaması yapıldıktan sonra yapının durumuna göre bir tarihi yapı 5-10 yılda bir tekrar aynı süreçlerden geçmektedir. Her birinde hemen hemen aynı enerjinin harcanması söz konusu olabilmektedir.
Günümüzdeki restorasyon projelerinde enerjimizi fazladan harcadığımız buna benzer çok fazla konu vardır. Disiplinler arası çalışmalar bunlar içerisinde en fazla zaman alan ve bazen çözüme ulaşamadığımız örneklerden bir tanesidir. Restorasyon uygulamalarında süperpozelere yeni yapıdan çok daha fazla enerji ve zaman harcanmaktadır. Bu enerji ve zamanın büyük çoğunluğu da uygulama süresinde harcanmakta olduğu için restorasyon projeleri genellikle planlanan zamanda bitirilememektedir. BIM ile planlama çok detaylı yapıldığı için ve tüm disiplinler aynı proje mantığı ile bir arada çalıştığı için zamanlamanın çok daha iyi planlanacağını öngörmekteyiz.
BIM ile oluşturulan tüm projeler yapının ömrü boyunca, hatta yapı ömrü bitmişse dahi kullanılabilmektedir. Olası bir yıkım, doğal afet vb. durumda yapının bilgisi çok nitelikli ve kapsamlı bir proje ile kayıtlı olduğu için yapının rekonstrüksiyonu çok kolay bir şekilde uygulanabilecektir. Buna en büyük örnek Notre Dame Katedrali’dir. Notre Dame Katedrali’nde yaşanan yangından önce yapılan üç boyutlu tarama sayesinde oluşturulmakta olan BIM projesi yapının aslına uygun olarak restore edilmesine olanak sağlayacaktır. Bunun yanı sıra yapının projelendirme süresince ve uygulama sırasında oluşturulacak bir BIM projesi zaman ve enerjiden çok fazla tasarruf sağlamamıza sebep olacaktır. Daha da önemlisi uygulama hatalarının, disiplinler arası anlaşmazlıkların önüne geçilecektir. Belgelemeler çok daha nitelikli olacaktır. İki boyutlu proje yapılacak zaman ve enerji ile hem üç boyutlu projeler çizilebilecek hem de çok gerçekçi animasyonlar yapılabilecektir.
BIM’in uygulamasının inşaat hayatına yeni bir boyut kattığına, hem ekonomik hem de çok daha nitelikli olduğuna dair herhangi bir kuşkumuz bulunmamaktadır. Dünyanın her yerinde bu uygulamaya geçilmiş ya da geçiliyor olması bunun kanıtıdır. Ülkemiz de henüz BIM uygulamasına geçiş yapmakta olan ülkeler arasındadır. Yeni yapıda sağlanan bu zaman ve enerji tasarrufunun yanında çok fazla sorun yaşadığımız restorasyon çalışmalarında da bir an önce BIM kullanılmasının çok fazla artısı olacaktır. Hatta irdelediğimiz konuları düşününce restorasyon alanında BIM’e geçiş yeni yapıya kıyasla çok daha fazla fayda sağlayacaktır.
Mustafa Tutuk